Meme Kanseri Tedavisinde Başarı Oranları Yükseliyor

Acıbadem Eskişehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanserinde en iyi tedavinin hala ‘erken teşhis ve ‘farkındalık olduğunu belirtti.

Meme Kanseri Tedavisinde Başarı Oranları Yükseliyor
  • 30 Ekim 2018, Salı 11:05
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanserinde en iyi tedavinin hala ‘erken teşhis ve ‘farkındalık olduğunu belirtti.
Meme Sağlığı Derneğinin 2017 verilerine göre Türkiyede görülme sıklığı son 20 yılda 2,5 kat artan meme kanseri, kadınlarda en çok görülen kanser türü olarak biliniyor. Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık ayı dolayısıyla meme kanseri için kullanılan başlıca tedavi yöntemleri hakkında bilgiler veren Acıbadem Eskişehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanserinde hastalık tipine en uygun tedavi ile başarı oranlarının giderek yükseldiğinin altını çizdi.
“Tedavide ilk adım: Kendi kendine meme muayenesi “
Erken teşhise ve etkili tedaviye giden yolda en önemli yöntemin kendi kendine meme muayenesi olduğunu vurgulayan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Üstün, bunun için en uygun zamanın adet kanamasının başlamasından itibaren geçen 7 ve 10uncu günler arası olduğunu bildirdi. 40 yaşını geçen her kadının yılda bir kez mamografi yaptırması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanserinde kullanılan iki ana tedavi yönteminden biri olan sistemik tedaviler hakkında da bilgiler verdi. Üstün, “Meme kanserinde ‘lokal tedaviler ve ‘sistemik tedaviler olmak üzere başlıca iki ana tedavi tipi bulunuyor. Cerrahi müdahale ve radyoterapi lokal tedavi olarak sınıflandırılırken, kemoterapi, hormonoterapi ve hedefe yönelik tedaviler ise sistemik tedavi olarak adlandırılıyor. Meme kanserinde en uygun tedaviye karar verilirken hastanın yaşı, klinik tablosu, laboratuvar özellikleri ve tümörün boyutu ile biyolojik ve patolojik özellikleri göz önüne alınıyor” dedi.
“Birbirini tamamlayıcı tedavilerle etki artırılıyor”
Diğer birçok kanserin tedavisinde olduğu gibi meme kanserinde de farklı tedavi türleri birbirini tamamlayıcı olarak birlikte kullanıldığını ve böylece tedavinin etkisi artırıldığından bahseden Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanserinde de cerrahi müdahale ve kemoterapi genellikle birbirini tamamlayıcı olarak tercih edilen tedavi yöntemleri olduğunu kaydetti. Hasan Üstün “Örneğin cerrahi operasyon sonrası hastada tümör kalmamışsa olası yayılımlara karşı kemoterapi uygulanabiliyor. Burada amaç hastalığın yayılma ve nüksetme riskini ortadan kaldırmak. Eğer kanser başka bir organa yayılım göstermişse burada da yine kemoterapi uygulanıyor ancak amaç hastanın kalan ömrünü daha kaliteli geçirmesini sağlamak oluyor. Kemoterapide tercih edilecek ilaçlar da yan etkileri açısından bu doğrultuda seçiliyor. Kanser hücrelerini yok etmek amacıyla uygulanan kemoterapi ilaçları tümör hücrelerini öldürmenin yanı sıra tümörün kanlanmasını azaltarak tümörün büyümesini yavaşlatıyor. Kemoterapide birden fazla ilaç birlikte kullanılabiliyor. Kemoterapi uygulamaları ile hastalığın tekrarlama ve hastalığa bağlı ölüm oranlarında yüzde 30 oranında azalma elde ediliyor” ifadelerini kullandı.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Üstün, meme kanseri vakalarında tümör çapı 2 santimetre ve üzeri olan ve koltukaltı lenf bezlerine de yayılım olmuş hastaların tümünün kemoterapi adayı olarak kabul edildiğini aktardı. Üstün, “Bir hastaya kemoterapi verilebilmesi için gün içerisindeki sürenin yarısından fazlasının yatağının dışında geçirebilmesi şart. Bu koşulu sağlayamayan hastaya verilecek olan kemoterapi ise yarardan çok zarar getiriyor. Kemoterapiye bağlı yan etkilerin önleyici ve destek tedavilerle günümüzde daha az görülüyor. Hem kemik iliği hastalıkları, adetten kesilme ve kalp yetmezliği gibi geç yan etkileri saptayabilmek; hem de hastalık tekrarlayacak veya metastaz yapacak olursa zamanında tanı koyabilmek için kemoterapi sonrası hastaların düzenli olarak takip ediliyor. Hastalar ilk 2 yıl 3 ayda bir, 3. yılda 4 ayda bir, 4. ve 5. yılda 6 ayda bir ve 5. yıldan sonra yıllık olacak şekilde kontrol ediliyor” şeklinde konuştu.
Meme kanserinde ‘hedefe yönelik biyolojik tedavi
Hasan Üstün, “Cerrahi tedavi ve kemoterapilerini tamamlamış hastalarda, eğer tümörleri östrojen ve/veya progesteron reseptörü taşıyorsa bu kez bu reseptörleri bloke edecek hormonoterapi tedavisine başlanıyor. Hem sistemik ve lokal nüksleri engelleyen hem de sağlıklı memeyi koruyucu etkileri olan hormonoterapi hastanın yaşam süresini de uzatıyor. İlerlemiş tümör durumlarında hastanın her iki yumurtalığının çıkartılarak yumurtalıkların fonksiyonların baskılanmasının gündeme gelebiliyor. Hormonoterapide hastanın kemik erimesi açısından takibinin ve gerekirse hastaya osteoporoz (kemik erimesi) tedavisi uygulanmasının kritik olabiliyor. Meme kanserinde ‘hedefe yönelik biyolojik tedavi, ancak hasta c-erbB2 (HER2-neu) adı verilen bir proteine yüksek düzeyde sahipse karar veriliyor. Tedavide amaç bu proteini baskılamak oluyor ve bu baskıyı oluşturmak için hastaya bir antikor veriliyor. Meme kanserli hastaların yaklaşık dörtte biri c-erbB2 proteini açısından pozitif durumda bulunduğundan vakaların yüzde 25inde hedefe yönelik biyolojik tedavi uygulanması gerekiyor. Bu tedavinin en önemli yan etkisi kalp fonksiyonlarında bozukluk olduğundan hastanın tedavi süresince 3 ayda bir ekokardiyogramla takip edilmesi gerekiyor” dedi.

HABERE AİT RESİMLER


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

yukarı çık