Bakan Soylu: “Afrin Ve Fırat Kalkanı Operasyonlarından Sonra 270 Bin 327 Suriyeli Ülkelerine Döndü”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle geri dönen Suriyelilerin sayısının 270 bin 327 olduğunu söyledi.

Bakan Soylu: “Afrin Ve Fırat Kalkanı Operasyonlarından Sonra 270 Bin 327 Suriyeli Ülkelerine Döndü”
  • 26 Ekim 2018, Cuma 12:32
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle geri dönen Suriyelilerin sayısının 270 bin 327 olduğunu söyledi.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kartepe Zirvesinde konuşan Bakan Soylu, Anadoluda ki bin yıllık varlığımız süresince hep iddialı bir millet olduğumuzu belirterek, “Akademik kariyer için genç sayılabilecek bir yaşta matematik profesörü olsaydınız, iki yabancı dili mükemmel seviyede konuşabilseydiniz, evli ve üç çocuğunuz olsaydı, hayatınız ne kadar kötü olabilirdi? Öyle zannediyorum ki çok da kötü olmazdı. Kıymetli misafirler, değerli basın mensupları, bizler gerek Anadoludaki bin yıllık varlığımız süresince, gerekse onun öncesinde, hep iddialı bir millet olduk. Bu bazen hayatta kalmakla ilgili bir iddiaydı, bazen elbette ki inançlarımızla, dinimizle ilgili bir iddiaydı. Ama her zaman ve mutlaka dünyaya adaleti, insanlığı, merhameti yaymakla ilgili bir iddiaydı. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Çünkü zor bir coğrafyada yaşıyorduk, ayakta kalmalıydık. Ama aynı zamanda değerlerimiz ve inançlarımız bize, insanı merkeze almayı, vicdanlı ve merhametli olmayı söylüyordu. Eğer bu toplantının başlığı sadece göç ve mültecilik olsaydı, bu girişi yapmazdım. Ama üçüncü bir kelime daha var; insanlık. Öyleyse izniniz olursa, bu kavram üzerinde örülmüş bir konuşma yapmak istiyorum. Az önce bahsettiğim evli, mutlu ve üç çocuklu matematik profesörü, günlerden bir gün öğrencilerinin final sınavı için okula gitse, tam kapıya gelmişken, okul binasına, yukarıdan atılan bir bomba isabet etse, öğrencilerinin cesetlerini toplamak zorunda kalsa, kolu bacağı kopmuş öğrencilerinin feryatlarına koşsa, acaba nasıl bir sahne olurdu? Holywood filmlerindekilere benzer miydi, bilemiyorum” dedi.

“Barındırdığımız Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 587 bin 930 kişi”
Türkiyedeki göçmen Suriyeli göçmen sayısının 3 milyon 587 bin 930 kişi olduğu ifade eden Bakan Soylu, “Özellikle Suriye kaynaklı göç dalgasının sebeplerini; uluslararası sistemin güç kaybını, 21inci yüzyılın huzur ve mutluluk anlamında hayal kırıklığı şeklinde başladığını terör ve şiddetin yükselişini, DEAŞı, PKKyı, PYDyi, Amerikanın neden binlerce tır silahı PKK/PYDye hibe ettiğini hemen her konuşmamda bir şekilde anlatmaya çalışıyorum. Bunları, yeniden anlatacak değilim. Ancak eğer resmi basitleştirirsek, diyebiliriz ki Türkiye, literatürde başarısız devlet olarak tanımlanan bir gelişmenin maliyetlerine katlanmaktadır. Tabii dünya da güney sınırımızdaki Suriye ve Iraktaki devlet otoritesinin sarsılması, ortaya böyle vahim bir tablo koymuştur. Göç, bizim için yeni bir şey değil. Tarih boyunca buna defalarca maruz kaldık ve hepsini vicdan ve merhamet çerçevesinde yönettik. Yönetme ifadesini bilerek kullandım. Çünkü Türkiye göçü önlemeyi değil yönetmeyi tercih etmiştir. Bu noktada, dostlarımız beni bağışlasınlar batı ile ciddi şekilde ayrışıyoruz. Türkiyenin nüfusu 80 milyon 810 bin kişi. Halen barındırdığımız Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 587 bin 930 kişi. Oysa 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliğindeki toplam Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık 700 bin civarında olduğu söyleniyor. 2017 verilerine göre bunun 518 bin kişisi Almanyada ve aynı dönem için İstanbuldaki Suriyeli göçmen sayısı 537 bin. Yani sadece İstanbul, Almanya kadar, hatta Avrupanın dörtte üçü kadar göçmen ağırlıyor. Batıdaki mültecilerin hemen hepsi çok büyük bir özenle seçiliyor” diye konuştu.

“Şehirlerin harabeye döndüğünü, her şeylerini kaybettiklerini unutmayalım”
Soylu, “Türkiyenin göç ve mülteci politikası, rastgele belirlenmiş, sadece kapıları açmaktan ibaret bir politika değildir” diyen Soylu, “Daha önce yine başka bir uluslararası toplantıda da ifade etmiştim; göçü yönetmek sadece kamp kurmak, günde üç öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Hatta üzülerek görmekteyiz ki bunu bile yapmayan ülkeler var. Oysa göçü yönetmek, bu insanları yaratıcının emaneti kabul etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, onların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu sağlamak ve onları nihai hedeflerine ulaştırmaktır. Çünkü her göçün bir son durağı vardır. Onları ulaştırmalısınız. Eğer sizin ülkenizde kalmaya karar vermişlerse de bu işin altyapısını hazırlamalısınız. Türkiyenin Suriye ile olan sınırı tam 911 kilometre. Yani şu anda bulunduğumuz yerden Trabzonun Çarşıbaşı ilçesine kadar. Irak sınırımız da 384 kilometre. Özellikle Afganistan göçünün yoğun olarak yaşandığı İranla aramızdaki sınır ise 560 kilometre. Dikkat ederseniz sadece bu üç ülke ile aramızda bin 857 kilometrelik bir sınır var ve biz burayı göç dalgasına karşı kontrol etmek durumundayız. Ayrıca bir de Akdeniz ve Ege Denizi, açılmak istenen koridoru büyük oranda kapattık ama bir de Karadenizde sorumluluk sahamız var. Kapımıza gelen insanların siviller olduğunu, aramızda tarih, akrabalık ve din bağımız olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım ve bu insanların geldikleri yerde iç savaş, silahlı gruplar, küresel terör örgütleri olduğunu, şehirlerin harabeye döndüğünü, her şeylerini kaybettiklerini unutmayalım. Türkiye, göç politikasını bu veriler ve sorumluluklar üzerinde kurgulamak zorunda olan bir ülkedir. Mesele Kapıyı aç kapıyı kapa tercihi kadar basit değildir” şeklinde konuştu.

“Geri dönenlerin sayısı, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle 270 bin 327dir”
Türkiyedeki Suriyelilerden Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle 270 bin 327 kişi ülkelerine döndüğünü kaydeden Soylu, “Türkiyede bugün yaşayan Suriyeli mülteci sayısını az önce ifade ettiğim gibi 3 milyon 587 bin 930dur. hepsi kayıt altındadır ve birleşmiş milletler mülteci yüksek komiserliği ile gerçekleştirdiğimiz ortak proje ile bunların 2 milyon 253 bin 85 kişisinin de verilerini yeniden güncelledik, çalışmalarımız sürüyor. İlk girişte hepsinin kişisel bilgilerini ve parmak izi kayıtlarını alıyoruz ve bu bilgileri emniyet birimlerimizle paylaşıyoruz. Suriyelilerin yüzde 5i, yani 171 bin 640 kişisi, 8 ilde bulunan 14 geçici barınma merkezinde bulunuyor. Geri dönenlerin sayısı en güncel rakamıyla, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle 270 bin 327dir. Yani sürecin her aşamasına ve her noktasına hakimiz. Tabi ki bu dalgayı yönetirken işin yasal mevzuat ayağını, sosyal süreçlerini de planlamak durumundaydık. Bunun için bir dizi adım attık” ifadelerini kullandı.

Bu dalgayı yönetirken işin yasal mevzuat ayağını, sosyal süreçlerini de planlamak durumundaydık”
Türkiyede düzensiz göçün önlenmesine yönelik yapılan çalışmalar hakkında da bilgiler aktaran Bakan Soylu, “Bu dalgayı yönetirken işin yasal mevzuat ayağını, sosyal süreçlerini de planlamak durumundaydık. Bunun için bir dizi adım attık. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununu çıkarmak, Göç Genel Müdürlüğünü kurmak, Göç Politikaları Kurulunu oluşturmak ve 2016 yılındaki uluslararası iş gücü kanununu çıkarmak, bunlardan bazılarıdır. Burada temel ilkelerimiz hem süreci her safhada kontrol edebilmek ve izlemek, hem de kanun dışılığa izin vermemekti. Gelenlerin hepsi işsiz, hepsi fakir ve eğitimsiz değildi. Sonuçta esnaflık yapan, doktor olan veya başka ticaret becerileri olan, Türkiyeye geldiğinde ekonomik hayata katılmak isteyen insanlar vardı. Dolayısıyla bu adımları atarak, gelen insanların toplumla uyumunu ve sosyal yaşantısını da hukuki bir temele oturttuk. Bana göre Türkiyenin göç yönetiminin en önemli başarılarından birisi de budur. Elbette ki Türkiyenin önemli bir mücadele alanı da düzensiz göçtür. Bu mücadeleyi hem o insanların mağdur olmaması, kıyıya vuran bebek cesetleriyle karşılaşmamak için yapıyoruz. Hem Avrupa sınırlarında veya çitlerin önünde mülteci akınları oluşmaması için veriyoruz hem de terör örgütlerinin besin zincirini kesmek için yapıyoruz” dedi.

“Düzensiz göç kafilesi bir yere kadar DAEŞ tarafından getiriliyor”
Göçte terör örgütlerinin etkisine de değinen Soylu, “Düzensiz göç ve terör örgütleri arasında simbiyotik bir ilişki var” ifadesine yer veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Düzensiz göç kafilesi bir yere kadar DAEŞ tarafından getiriliyor, oraya ödeme yapıyorlar, oradan PYD PKK alıyor, ona ödeme yapıyorlar, oradan başka aracı çeteler alıyor ve bu silsile gidebildiği yere kadar gidiyor. Yalnız bu yıl 218 bin 950 düzensiz göçmen, 4 bin 569 organizatör yakaladık. Bu düzensiz göçmenlerin 182 bin 151i Suriyeli değildir. İçlerinde Afganistan ve Pakistan ilk sırada geliyor. 45 bin 718 yabancıyı da bu yıl sınır dışı ettik. Yunanistana kara ve denizden geçiş miktarı bu yıl için 37 bin 886dır. Bu sayı 2015te 857 bin 363tü. Günlük ortalama geçişler de 2015te 2 bin 347den, bu yıl için 86 seviyesine gerilemiştir. Yunanistana geçerken karada ve denizde yakalananların oranı 2015te yüzde 10du, bu yıl için bu sayı yüzde 54 olmuştur. Yakalanan düzensiz göçmen sayısında geçen yıla oranla yüzde 69 artış olmuştur. Oysa frontex verilerine göre geçen yılın ilk on ayına oranla bu yılın ilk on ayında Ege adalarına geçen düzensiz göçmen sayısındaki artış yüzde 4 olmuştur. Burada Türkiyenin geçişleri önleme noktasındaki ciddi çabasına ve 18 Mart mutabakatına olan bağlılığına dikkatinizi çekmek isterim” diye konuştu.

“Ülkemizdeki Suriyelilerin suça karışma oranları ise binde 8dir”
Türkiyedeki Suriyelilerin suça karışma oranlarının binde 8 olduğunu belirten Soylu, “Bakın Türkiyede suça karışma oranı yüzde 2,5tur. Ülkemizdeki Suriyelilerin, suça karışma oranları ise binde 8dir ve bu oran 2015te yüzde 1,4tü. yani giderek azalıyor. Keza her Suriyeli göçmeni tacizci gibi göstermeye çalıştıkları cinsel içerikli suçlarda 2018 yılında 29 bin 743 cinsel içerikli olay olmuştur, bunlar içinde Suriyelilerin karıştığı olay sayısı 749dur. Üstelik bu rakama taciz mağduru Suriyeliler ve kendi aralarındaki olaylar da dahildir. Şimdi, rakamlar bu şekildeyken acaba yalanlarla bu iki toplumu birbirine düşürme gayretinin asıl amacı nedir, buradan nasıl bir siyasi pozisyon umulmaktadır, bunu anlamak, vicdanlarımıza izah etmek gerçekten mümkün değildir. Sadece bunlar değil, daha öyle iftiralar duyduk ki. Mesela, işlemlerini yapmak üzere ülkelerinden ve konsolosluklardan belge isteyebilmeleri için sadece ankesörlü telefonlarda geçerli telefon kartları dağıtılması projesi gerçekleştirildi. AB fonlarıyla finanse edilen bir projeydi. Bunu ‘Suriyelilerin telefon faturalarını devlet ödüyor yalanıyla, gazetelerinde manşetten verdiler. Keza, Kızılay Kart ile verilen yardımları ‘Suriyeliler devletten maaş alıyor diye yaydılar. Oysa bu da tamamen Avrupa Birliği fonlarıyla yapılan bir projeydi ve kimseye maaş bağlanması gibi bir durum asla söz konusu değildi. Bunun gibi daha birçok iftira ve yalanı piyasaya sürdüler ve maalesef yüzleri kızarmadı, utanmadılar, rahatsız olmadılar. Bu konuda bir noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim. Suriye, bugün bu şekilde. Peki 2030 senesinde bizim bir işadamımız, Şamda iş yapmak istemeyecek mi? Bu iki ülke ticaret yapmayacak mı, ortak projeler yapmayacak mı? Oysa biz bu coğrafyada yaşıyoruz. Yarın da bizim çocuklarımız bu coğrafyada yaşayacaklar. Dolayısıyla yaşanan her şeyi geniş açıdan ele almak zorundayız” açıklamalarında bulundu.

HABERE AİT RESİMLER


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yükleniyor

BU HABERİ OKUYANLAR BUNLARI DA OKUDU

ANKET

Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?

yukarı çık